Yaşamımın büyük bir kısmını İstanbul’da geçirdikten sonra, yakın çevrem bana soruyor: Neden Eskişehir?
Freelance çalışıyorum. Dolayısıyla işin ne zaman, hangi saatlerde geleceği belli olmuyor. Bu nedenle çok plan da yapılamıyor.
Aslında plan-program yapmayı seven bir kişilik miyim? Hayır değilim. Ama olası bir etkinlikte; toplam 4 saat trafikte geçen bir zaman, minimum 2 saat arkadaşlarla geçirilen bir vakit… Günlük çalışma mesaimi etkiliyordu açıkçası 🙂
Neden Eskişehir?
İstanbul kadar büyük olmayan, bir o kadar da hareketli.
Öğrenci memleketi olduğu için ucuz 🙂
Tiyatrosu, sineması, konseri, gece eğlencesi bol…
Öğrenci memleketi olduğu için genç nüfusu yüksek. Bu nedenle dinamik, yenilikçi, uygar…
İstanbul dediğin nedir ki, bir trene bakar dediğin… 🙂
Haritaya baktığında Türkiye’nin merkezinde. Başka yerlere seyahat etmek istediğinde daha yolun başında yorulmuyorsun.
Yürüyüşlere çıkmak daha keyifli. Hatta yürürken sokaklar arasında kaybolmak daha da keyifli 🙂
Gecenin bir yarısında “hadi bir yürüyüp gelelim” diyebiliyorsun (merkezde, özellikle Üniversite Caddesi’nde oturanlar için söylüyorum)…
Semt kavramı yok 😀 Mahallelere bile semt gözüyle bakılıyor burada 🙂 Alışamasam da henüz, evet bu da keyifli 🙂 Olay Sarıyer-Emirgan gibi değil yani. Ya da Beşiktaş-Ortaköy, Şişli-Mecidiyeköy, Taksim-Elmadağ gibi değil…
İstanbul’un boğazı varsa, Venedik gibi Porsuk’u var. Yapay denizi bile var yahu… 🙂
Trafikte 2 defa kırmızı ışıklara takıldığında “eyvah 10 dakika geç kaldım” diyebiliyorsun 😀
“Trafiğe yakalandım, kusura bakmayın geç kaldım” diyemiyorsun… 🙂
70 yaşına gelmiş olsan da hala canavar gibi bisiklet kullanabiliyorsun.
Önce “ben” diyebiliyorsun… Kardeşim; canım isterse yaparım, canım istemezse yapmam 😀
Önce “sen”! Sen değerlisin, önemlisin!
Küçük, küçücük bir yer… Ama insanların beklentilerinin, umutlarının daha yüksek olduğu bir yer.